Yazın serüveninin başlangıcından itibaren farklı edebî türlerde ürünler ortaya koyan Nuri Pakdil, Türk Edebiyatının en deneysel kalemlerinden biridir. Sözcükleriyle somutu soyuta taşımış ve yeni bir dil kurmuştur. 1969’da çıkardığı Edebiyat dergisiyle başlayan Kudüs vurguları, eserlerindeki Kudüs sevgisi toplumda karşılık bulmuş ve “Kudüs Şairi” unvanıyla anılmasını sağlamıştır.
Nuri Pakdil’in, Kudüs sevdasını en iyi biçimde ifade ettiği şiirleri, “Sevgili annem Hatice Vecihe Pakdil’in ölümsüz hatırasına minnet, şükran ve özlemle…” ifadesiyle annesine ithaf ettiği “Anneler ve Kudüsler I, II, III, IV, V” şiirleridir.
Bizim şehir üs öbür şehirlere
Dakka şimdi bir doğu kamerası
ölümü çeken
Neden Kudüs? Kudüs aşkını Peygamber aşkına bağlar ve şöyle cevap verir Nuri Pakdil: “Kudüs, Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’in Miraç’a çıkmadan önce ayak bastığı son yeryüzü parçasıdır da ondan çok severiz Kudüs’ü. Kudüs, Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa’yı içinde barındıran şehirdir de ondan çok severiz Kudüs’ü… Bizim eylemimizin evrenselliği oradan başlamaktadır. Kudüs’ü bunun için çok düşünmeli, çok sevmeliyiz.”
Bu yüzdendir şiirin ilk etabında güllerin varlığı:
Soluğunda gül kokusu
okunan ve bitmeyen bir sayfa
Kudüs’ü annesinin ona sevdirdiğini söyler Nuri Pakdil: “Bir gün anam radyoda, Müslümanların Kudüs’e alınmadığını dinlemiş. Kalkmış, iki rekât namaz kılayım, gözü yaşlı Kudüs için dua edeyim demiş. Sonra tam secdedeyken bir hal gelmiş. KUDÜS ANADIR… KUDÜS ANADIR… diye bir ses işitmiş.”
Denizi çek annemin başörtüsüyle ey sevgili
At geçer o zaman denizi
Nuri Pakdil’in annesi Halep’te okumuştur ve sık sık Cezayir ve Kudüs’le ilgili öyküler anlatarak büyütmüştür oğlunu,
“Nerden bilirdi annem bu Cezayir öykülerini? Niyeydi hep Cezayir üzerinde duruşu böyle? Cezayir nereydi, Maraş nereydi? Uzun atları olurdu Cezayirlilerin, sürerlerdi denizlerde bile atlarını; yiğit mi yiğitti hepsi! Terli atlarıyla geçerlerdi denizleri Cezayirliler! Sorardım geceleri: öyle olacak mıyım ben de; uzun atlarla denizleri geçecek miyim?”
Çocuk atı çağırdı
At çocuğu tanıdı
Şiirin ikinci bölümünde, çocuk masum Kudüs’ü simgelerken at da bağımsızlık savaşı veren Cezayir’i simgelemektedir. Bir solukta Hazar’ı geçecek, İngiliz de bu tuzağa düşecektir. Çocuk masumiyet, at umuttur. Çocuk masum olduğundan umut eder.
Tûr Dağı’nı yaşa
Ki bilesin nerde Kudüs
Kudüs’ün nerede olduğunu bilmek için Tûr’u yaşamak gerekir belki. 1983’te Haydarpaşa’dan Ankara’ya hareket edecek trene binerken yanında üç şey vardır: “Sâdece: koridorda: ince suntaya yapıştırılmış 23×82 havadan çekilmiş Kudüs; yazı makinesi; çanta.”
Ben Kudüs’ü kol saati gibi taşıyorum
Ayarlanmadan Kudüs’e
Boşuna vakit geçirirsin
Kudüs’ü düşünme saati olduğunu söyler Pakdil, ortak İslâm bilinci vardır onda, olmayan da boşa vakit geçirmektedir. “Kudüs’ü düşünme saatinizde, İstanbul güneye doğru akar, Kudüs de biraz kuzeye çekilir, içinizde gizli gizli konuşurlar, bir evrensel acıyı paylaşırlar, yeniden İstanbul kuzeye çekilir, Kudüs güneye çekilir.”
Anne ol
Çünkü anne
Bir çocuktan bir Kudüs yapar
Adam baba olunca
İçinde bir Kudüs canlanır
“Kudüs sevgim, çocukluğumda sevgili annem Vecihe Hanım’ın bana yoğun bir şekilde Kudüs sevgisi aşılaması ile başlamıştır. Elbette, babam Emin Efendi Hoca da bana mütemadiyen Kudüs sevgisi aşılamıştır.” diyen Pakdil anne babanın İslâm bilinci oluşturmadaki etkisini şiirinde anlatır.
Narin bir üzüm anne yüreği
ağlaması çocuğun
çöl tülbent üstünde
sarar onunla anne yüreğini
Çocuk gibi, yaşananlara herhangi bir müdahalede bulunamama yönüyle El Aksa masumiyeti temsil eder. Anne onu kollar. Kudüs simgesel olarak şehrin kendisinden üstündür, bu belki de İslâm’ın kollayıcılığıdır.
Çocuk harita
anne çocuğun gözleriyle bakar
uyur çocuk
anne bekçi daim
Kudüs haritasını anarak şehre çocuk masumiyetini tekrar yakıştırırken Kudüs’ü onu koruyan anne olarak daha kapsayıcı bir imge şeklinde görür. Kudüs anadır, der Nuri Pakdil, “göklerin övüncüdür Kudüs. Anne sevgisi her türlü sevginin üstünde gelir, her tecrübeyi şekillendirir. Onun kokusu ve varlığıyla can bulur her insan… O, erkekten üst bir makamdır. O yüzden de Kudüs anadır, en önde o gelir.”
Büyüyor elinde bomba
bombanın gerçeği yumuk çocuk eli
ama çocuk
aykırı görülür ölüme
Bombanın büyümesi ve aslında bombanın bir çocuk yumruğu olması, Kudüslü çocukların Kudüs’ün geleceği olmasını gözler önüne sererken; katledilen çocuklara ölümün nasıl da yakışmadığını da hatırlatır. Çocuk olmak yani hayatın başlangıcı ve ölüm zıt iki terimdir. “Ağıt yakışmaz / şiire ve çocuk yüzlerine” derken de bunu tekrar eder.
Kelime anne dişleri
kiminde otuz iki kiminde otuz üç kelime
çocuk bu kelimeleri
öğrenerek yaş alır
Diş sayısı otuz iki olmalıyken bazen otuz üç olması, tesbih adetlerine gönderme olabilir. Çocuk bu kelimeleri annesinden öğrenir, tıpkı Nuri Pakdil’in Vecihe Hanım’dan öğrendiği gibi.
Tapınakla yürek arasında en canlı ilişki
yüreğimiz sıkışınca
anladık
el-Âksa’dan bir taş düşürülmüştür
Nuri Pakdil’e göre yüreğimizde Kudüs’ü taşırsak, tapınağımızla aramızdaki ilişkiyi canlı tutmuş oluruz. O zaman orada bir taşın düşürüldüğünü de hissederiz. Şiirin devamında yine çocuk masumiyeti kurtarır Âksa’yı:
Ve çocuk gülünce
ışır el-Âksa
el-Âksa bilir ki
çocuk koyacak o taşı
Çocuklar gülecek ve Kudüs’ü yenileyecektir, çocukların gözleri parmakları birer silahtır ve anne böylece yeminini yeniler bu silahlar üstüne. Nedir bu yemin? Şiirin başında şöyle der bize yemin hakkında,
Çek denizi aradan
araya and anıtları koy
eski çağ taşlarının üstüne
yeni çağ silahlarının üstüne
Bu ant, bu yemin neden silahların üstünedir hep? Bilirsiniz ki Yahudilik inancı, Eski Ahit olarak adlandırılan Tevrat üzerinedir. Eski Ahit ise Eski Yemin manasına gelir. Şair yaptığı kelime oyunuyla söz konusu yemini yenilemektedir. Şiirin başında Kudüs’ün eski taşlarının ve orayı yerle bir eden yeni dönem silahlarının üstüne edilen bir yemin vardır. Şiirin sonunda ise anne yani Kudüs, bu yemini yeniler ve çocukların üstüne eder yemini: Asıl silah çocuklardır. Bu yüzdendir ki şiir çocuklarla biter:
İlerler zaman
Kudüs koşusunda
ancak anlar
çocukların daim önde olduklarını
Çocuklar hem masumiyet, hem umut, hem yarın demektir. Kudüs’ün kendi de, kurtarıcısı da çocuklardır. Nuri Pakdil Kudüs’ün özgürlüğünü çocukların varlığına bağlamaktadır, hem neden hem sonuç olarak. Dileriz ki Kudüs Şairi’nin de dediği gibi, masum Kudüs ve masum çocuklar kurtuluşu elde edecektir.
KAYNAKÇA;
Bir Yazarın Notları II
Tüm Karanlığa Yiğit Direniş: Konuşmalar 2
Derviş Hüneri
Bir Yazarın Notları III
