Çarşamba, Ekim 22, 2025

Tanrı’nın Bile Unuttuğu O Yer

Elif Akyol
Doğuş Üniversitesi-Türk Dili ve Edebiyatı

Paylaş

Bazı yerler vardır kimse oraya gitmek istemez önünden geçmeye bile korkar. Adı geçince konuyu değiştirir ya da hiç duymamış gibi davranır. Hep ıssızdır orası, ışıkları ya hep kapalıdır ya da fark edilmeyecek kadar sönüktür. Bazen güçlü bir rüzgar esintisi sesi duyulur orada yahut ağlayan bir yavru kedi. Ama kimse duymaz o sesleri. Yankıdır deyip geçer. Orada ki toprakta hiç çiçekler açmaz çünkü cansızdır toprak. Yağmur bile değmemiştir oraya. Koca gökyüzünü kaplayan ve her yere temas eden o yağmur oraya nasıl yağmaz bunu kimse anlayamamıştır. En başta da sokağın kendisi.. Düşünür sokak neden buradan hiç kimse geçmiyor diye. Halbuki burası aslında çok geniş bir alandır sadece biraz paslanmıştır. O da bu zamana kadar kimsenin elinin oraya değmemesinden kaynaklanır. En başta da Tanrı’nın.. Halbuki o sokağa birisi bir adım atsa orada da ağaçlar yeşerecek, güneş doğacak, üzerine yeni binalar inşa edilecek. Biliyor sokak bunu. Ama insanlar bilmiyor. Zaten insanlar neyi biliyor ki. Bildikleri tek şey kendi hayatları. Eğer kendi hayatına bir katkısı yoksa asla geçmiyor o sokaktan. Boşa zaman kaybı diyor. Gel zaman git zaman mevsimler geçiyor sokağın taşları eskimeye başlıyor. Yolları bozuldukça o geniş alanı da kayboluyor, artık hiçbir şey yapılamaz buraya diyor sokak. Derken bir gün tesadüfen karanlıkta yolunu kaybetmiş bir adam geçiyor o sokaktan. Aa burası da ne böyle ne kadar bakımsız ve pis diyor. Bunu duyan sokak ağlamaya başlıyor ve “Ey insan beni sen bu hâle getirdin, bir kez bile olsun dönüp bakmadın, hâlimi sormadın. Şimdi kendi yarattığın eserinden şikayet mi edersin.” diyor. Adam dönüp sesin geldiği tarafa bakıyor ve sende kimsin? diyor. Ben Tanrı’nın Bile Unuttuğu O Yer’im. Kimsenin göremediği ama aslında hep orada olan koca bir evren. Merak etme ben mühendisim diyor adam. İstersen senin taşlarını söküp yeniden güzelce inşa edebilirim diyor. Sahi mi sokak. Bu zamana kadar kimse beni fark etmemişti bile. Oysa şimdi sen hem fark ettin hem de beni yeniden yaratacağını söylüyorsun. Ve ertesi sabah adam o sokağa gelir ve önce taşları değiştirir, sonra oraya çiçekler eker. Aylarca oraya güzel bir bina inşa etmek için uğraşır ama bir türlü yaptığı şeyden tatmin olmaz. Sonra bir gün tam binanın yapımı bitmişken ve aslında çok güzel olmuşken, adam yıkar orayı ve senin çok fazla hasarın var bu hasarları onarmaya benim gücüm yetmez der ve çekip gider. Öylece bakar sokak, adamın arkasından. Neydi şimdi bu ve neden yaşanmıştı? Neden yeniden hayata döneceğine inanmışken, yeniden üstelik bu sefer daha da şiddetli bir şekilde ölmüştü? Bir anlam veremez, vermekte istemez.  Onu önce hayata döndüren, sonra da yıkan adamın acısından bir daha tek bir taşını bile yerinden oynatamaz..

Şimdi hepiniz merak ediyorsunuz, neydi bu sokak, kimdi, bize ne anlatmak istedi diye. Bu sokak yaşayan ama görülmeyen insanların kalbi. Her gün keşke biri beni görse, içimdeki boşluğu doldursa, beni hayatının merkezi yapsa diye hayaller kuran, bazen ağlayan, bazen öfkelenen insanların kalbi bu sokak. Kimler gelmiş kimler geçmiştir bu sokaktan ama kimse uzun bir süre kalmak istememiştir içinde. Kimisi 4 yıl kalmış, kimisi 6 ay , kimisiyse 1 saat bile zor dayanmıştır oraya. Hep o sokaktan kaçmak, kurtulmak için bir delik aramışlardır. Oysa o sokak onları sonsuza kadar misafir etmeye hazırdır. Ama gel zaman git zaman o da küser insanlara. Çiçeklerini açmaz bir daha, yağmurlarını yağdırmaz bir daha. Ve çok daha önemlisi bir rüzgar esintisiyle seslenip çağırmaz “O’nu” bir daha. Ve kendini önemli hissetmek için artık yapabileceği tek bir şey vardır. Kendi varlığını adlandırmak, en azından kendi kendine görünür olmak. Ve sokak (kalp) hayalinde bir tabela yapar kendine ve üstüne büyük harflerle yazar; TANRI’NIN BİLE UNUTTUĞU O YER…

                                                                           SON.

İlginizi Çekebilir

İlginizi Çekebilir