Cuma, Ağustos 8, 2025

Besteden Gönle Düşen Damlalar

Ehliman Simitçioğlu
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi-Eski Türk Edebiyatı

Paylaş

Mısralardaki ses ve kelime tekrarlarıyla, hecelerdeki ritimle oluşan ahengin büyülü havasıdır güfteyi besteye dönüştüren. O güftedir ki, gönülden çağlayan duygu selini bazen bir marşa bazen şarkıya bazen de ninniye dönüştürüverir besteyle birleşerek. Bu beste, kadın şairin elinden oluşuverince bir başka haz, başka lezzet verir o musikiyi dinleyene. Modernleşme dönemimiz içerisinde şiirleri kadar, besteleriyle de önemli etkiler yapmış şairlerimizden Leyla Saz Hanım, işte bu etkiyi yapmış iki kadın şairimiz…

Kalemi elinde değil, kalbinde tutarak şiir yazdığını söyleyen Leyla Saz Hanım, saray çevresinde yetişmesinden gelen kültür ve bilinçle başlar şiire ve müziğe. Babasının II. Mahmut ve Abdülmecid döneminde saray doktorluğu yapması ve “Harem-i Hümayun Husisi Tabipliği” ile şereflendirilmesi Leyla Saz Hanım’ın saray çevresinden alacağı kültür ve eğitiminde etkili olur. Sultan Abdülmecid zamanında, sarayda dünyaya gelen Leyla Saz, ilk şiirini on dört yaşında yazar. Tabii ki aldığı dersler neticesinde bu tecrübesi bilinçli bir deneyim olur. Abdülmecid’in kızı Münire’ye arkadaş olması için saray atmosferinden uzak kalmayan Leyla Saz Hanım, yetiştiği Osmanlı kültürünün müziğe değer veren döneminde, şairin mizacıyla da örtüşmüş olacak ki, sözdeki ahenge can veren “saz”dan başka eğlencesi ve zevki olmaz. Dolmabahçe Sarayı’nın loş odalarından eksik olmayan piyano sesinin eşlik ettiği Küçüksu, Bebek ve Emirgan’daki mehtaplı gecelerde boğaz, bu musiki zevkine şahitlik eder. Babası İsmet Paşa’nın Girit’e vali olarak tayiniyle birlikte beş sene boyunca en büyük tutkusu şiir ve saz olur. Soy ismi olarak kullandığı “Saz” da, şairin müziğe ne kadar çok önem verdiğinin bir işareti olmalı…

Yazmak için yazmadığından olsa gerek, yazdığı şiirler gönle derinden tesir eder. Çocukluğundan itibaren yazdığı şiirleri ve yaptığı besteleri Bostancı’daki köşkünde çıkan yangında yok olur. Dostlarından aldığı ve aklında kalan şiirleri “Solmuş Çiçekler” adı altında toplanır. Şair bu yangını anlattığı dizelerde hem köşkünün hem de eserlerinin kül oluşunun onda bıraktığı derin hüznü dillendirir:

Hepsini yaktı lehib-i bî-dâd

O güzel ev yerine kaldı remâd

Ne saz kaldı ne nağme ne nota

Ne masam kaldı ne minder ne oda

Ne kalem kaldı defter kitab

Her ne yazdımsa bütün oldu yebâb (Leyla Hanım/Solmuş Çiçekler)

Bu yangında Leyla Saz’ın iki yüzden fazla bestelenmiş şarkı notaları yanmış; ancak kırk beşi belirlenebilmiştir. Pek çoğu Hüzzam makamında bestelenen şarkıları, kendi yazdığı şiirlerden oluşmaktadır. Bestelediği şarkıların makamlarını da belirten şair, okuduğumuz parçanın arka fonunda sesini bize duyurur gibi bir etki yapar:

Ey sabah-ı hüsn ü ânın âf-tâb-ı enveri

Ey bahâr-ı neşvenin şen bülbülü nâzik-teri

Yokken asla gönlümün kalb-i latifinde yeri

Ben bu halimle ne sevdim sen gibi bir dilberi (Hüzzam makamı olduğunu belirtmiştir.)

Müzisyen ve bestekâr kimliğiyle tanınan Leyla Saz Hanım, çok sevilen şu şarkının da bestekârıdır:

Mani oluyor hâlimi takrire hicabım

Üzme yetişir üzme firâkınla harâbım

Mahvoldu sükûnum beni terk eyledi hâbım

Üzme yetişir üzme firâkınla harâbım

Türk ordusunun zaferini dillendiren şu marşın Leyla Saz Hanım tarafından bestelendiğini kaçımız biliyor:

Yaslı gittim şen geldim

Aç koynunu ben geldim

Bana bir yudum su ver

Çok uzak yoldan geldim

Her Divan şairi gibi, yetiştiği kültürün ve aldığı eğitimin neticesiyle ince bir anlam ve hayal dünyasına sahip bir şair olan Leyla Saz Hanım’ın sade dille yazdığı şiirleri dışındaki şiirlerini anlamak için o kültüre aşina olmak gerekmektedir:

Cihandan da hayatımdan da alemden de bizarım

Devamı ihtiyarımla değil mahkum-ı nâ-çârım

Dem-a-dem keşmekeşle ye’s ile ümid-i düşvârım

Düşürdü hâk-sâr itdi beni bu derd-i gaddârım

Leyla Saz Hanım’ın bestelerinde duyduğumuz, tarihimizin ve kültürümüzün ayak sesleridir. Göksu’nun sandal sefalarında yaşanan sevinç çığlıkları ve Boğaz’ın huzurudur. Bir medeniyetin gelişmişlik göstergesidir musikiye verilen değer. Toplumsal huzurun, ilmin ilerlemiş olması peşi sıra musikinin de ilerlemesini getirecektir. Bu sebeple Leyla Saz’ın ve diğer bestekârların besteleri, yetişen neslimize tanıtılıp sevdirildikçe, tarih ve kültür hizmeti yapıldığı unutulmamalıdır.

Hemen hemen bütün kadın şairlerimizde olduğu gibi, Leyla Saz Hanım da bir annedir ve evlatlarıyla gurur duymaktadır. Oğlu Vedat için kullandığı “gönce-i nahl-i fuad”, torunu için kullandığı “güzel şen meleğim” ifadeleri evlatlarına bağlı, müşfik bir anne profili çizmektediR.

İlginizi Çekebilir

İlginizi Çekebilir