Külliye geleneği, Habib-i Zişan Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve mübarek ashabının kurmuş olduğu Mescid-i Nebevi ile başlayarak günümüze kadar sair şekillerde kendini göstermiştir. Cami, medrese, türbe, mektep, tabhane, imaret, darüşşifa, çeşme gibi yapıları bünyelerinde bulunduran külliyeler, Osmanlı Dönemi’nde hayatın önemli bir noktasındaydı. Külliyelerin içinde bulunan yapılar, halkın en temel ihtiyaçlarını karşılar nitelikteydi. Nübüvvetten neşet eden bu yapılar dinamiğini, halkın ihtiyacını gidererek Hakk’ın rızasını kazanmaktan almaktaydı.
EYÜP SULTAN’DA MANEVİ BİR ATMOSFER
Efendimizi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yedi ay evinde misafir etmiş Eyyub el-Ensari’nin (Radıyallahu Anh) kabrinin yer aldığı ve ismini Sahabe Efendimizden alan Eyüp Sultan ilçesinde birçok manevi yapı bulunmaktadır. Osmanlı Devleti döneminden kalan ve faaliyetlerine hâlâ devam eden Zal Mahmud Paşa Külliyesi de bu yapılar içerisinde göze çarp maktadır. Eyüp Sultan’ın manevi havasından nasibini alan türbe, III. Murad devri vezirlerinden Zal Mahmud Paşa ve II. Selim’in kızı olan hanımı Şah Sultan ta rafından yaptırılmıştır. Mimar Sinan’ın planladığı külliyede cami, iki medrese, türbe, çeşme ve küçük bir hazire (Külliye, cami, mescid, tekke gibi dini yapıların avlularında yer alan etrafı duvar veya parmaklıkla çevrili mezarlıklar) bulunmaktadır. Külliye başlangıçta medrese, türbe ve çeşme olarak planlanmıştır ve caminin külliye planına Şah Sultan’ın, Zal Mahmud Paşa ile evlenmesinden sonra eklendiği düşünülmektedir. Cami inşasının 988’de (1580) tamamlandığı, medreselerin yapımının ise 990 (1582) yılına kadar sürdüğü bildirilmektedir.1 Bu iki medreseli külliyenin ilki şadırvan etrafında kurulmuşken ikinci medrese külliyenin ikinci aşaması niteliğinde merdiven vasıtasıyla bağlantı kurulan bir alt zeminde bulunmaktadır.
MİMARİ AÇIDAN KÜLLİYE
Külliyenin en önemli yapısı olan cami, kare ve kitle halindeki mimarisiyle oldukça dikkat çekici bir planlamaya sahiptir. Mimar Sinan’ın böyle bir planlama tercih etmesi, yapının etrafı evlerle çevrili bir alanda inşa edilmesin den kaynaklanmaktadır. Mimar Sinan, ilk bakışta insanların dikkatlerini caminin üzerine çekmeyi amaçlamıştır. Mimarın kendine has üslubu bu eserinde de kendini göstermektedir. Cami tek kubbelidir ve bu kubbe mihrap tarafına baktığımızda duvara gizli payandalarla diğer tarafta ise fil ayaklarındaki kemerlerle taşınmaktadır.2 Yine cami içinde üç tarafta dörder sütunlu düz tavanlı revaklar bulunmaktadır. Kubbe kasnağının pencerelerle donatılması caminin ortamının daha aydınlık, ferah ve estetik açıdan da daha güzel olmasını sağlamıştır. Yapının mihrabı mermerden olup çevresi İznik çinileri ile süslenmiştir. Duvarlar, taş ve tuğladır ve duvardaki pencereler iki sıradır. Caminin cümle kapısında ahşap oyma kullanılmış tır. Bu oyma işçilik ise mimari eserin derinliğini ve güzelliğini artırmaktadır. Minare, caminin sağında bulunmaktadır ve yapıya bitişiktir. Duvar ve kubbelerdeki kalem işleri ise 1955’te yapılan yenileme ile klasik örneklere göre düzenlenmiştir. Kubbelerdeki kalem işçiliği, minberin mermer görüntüsü ve çinileri, içerideki ahşap detaylar, pencerelerden gelen ışık ve kapının ihtişamı harika bir ahenk oluşturarak şahane bir bütünlük sağlamaktadır. Görsel zenginliğine manevi huzurun da eşlik ettiği cami, külliyenin merkezi olma görevini üstlenmiştir.
NİYET, AMEL ve HİZMET
Her mimar eserlerinde kendine has dokunuşunu ve kendi imzasını bizlere yansıtmaktadır. Her bir tarihi yapı farklı bir hikâyeyi barındırır bünyesinde. İslâm’ın gönülleri güzelleştirme sinin sonucunda ise gönüllerdeki bu güzellik bir süre sonra dış dünyamıza taşmaktadır. İşte Osmanlı Dönemi mimari eserleri de bu derinleşmiş gönüllerden taşan estetiğin ve güzelliğin yansımalarıdır. Kendi bünyesinde bir çalışma disiplini ve ilmi edebi barındıran İslâm mimarlarının dokunuşları, eserlerinde kendini net bir şekilde göstermektedir. Zal Mahmud Paşa külliyesini bu bağlamda okumak dönemin hislerine ulaşmamızı ve mimarın çalışma edebini biraz olsun anlamamızı kolaylaştıracaktır. Hangi eser değerlendirilirse değerlendirilirsin yalnızca maddi oluşumu nu göz önüne alarak onunla tanışmak, hissî bağın bir süre sonra zayıflamasına neden olacaktır. Bu nedenle maddi oluşumunu ele alırken bu oluşumun meydana geliş nedenleri ve ardında yatan var ediliş niyetinin de göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Nitekim “Ameller niyetlere göredir.”3 hadisini göz önüne aldığımızda ortaya çıkmış olan eserlerimizi güzelleştiren asıl un surun bu eserlerin oluşumunda yer alan ihlaslı ve güzel niyetler olduğu anlaşılmaktadır. Osmanlı Dönemi eserlerinde bu güzel niyetlerle ilgili hassasiyetin çok daha fazla olduğunu söylemek yanlış olmaz. Nitekim gönül inceliğinde öncü olan Osmanlı Devleti bu hassasiyetinin temelini Asr-ı Saadet toplumundan gelen Nebevi mirasa dayandırmaktaydı. Bu rikkate örnek olarak Osmanlı Devleti’nin yaralı leylekler için kurduğu vakıf verilebilir. Vakfın hizmeti ile bu kuşların bakımları üstlenilmiştir. Vakıflar, külliyeler ve daha birçok hizmetin varlığı insana ve İslâm’a gösterilen hürmettendir. Zal Mahmud Paşa Külliyesi ve cami de bu şekildedir.
Görülmektedir ki İslâm mimarileri yalnızca taşlarla ve tuğlalarla inşa edilmiş birer yapı olmaktan öte ince dokunuşlara sahip ve ruhu olan eserlerdir. Her bir yapı kendi yapanını bizlere sunmakta, onun hislerini aktarmaktadır. Âdeta birer mektup görevi görerek bizlere geniş tefekkür ufukları açılmaktadır. Sanattan sanatkâra doğru yapılan bu tefekkür yolculuğunda, külliyenin inşasında var olmuş her bir dokunuş ve emek İslâm için bir hizmet niteliğindedir. İslâmi estetik ve Nebevî ruhun her alan da yansıtabileceğinin göstergesi olan bu yapılar bizleri düşünce derinliklerine ulaştırmaktadır. Külliyedeki medreseler ise günümüzde, çeşitli sanat dalları eğitimlerinin verildiği odalar olarak kullanılmaktadır. Kanun odası, sahaf odası, çömlek dersliği, seramik dersliği, ebru atölyesi, tezhip atölyesi gibi verilen eğitime göre odalar isimlendirilmişlerdir. Yine medrese odalarından bazısı okuma odası olarak kullanılırken bir de konferans salonu bulunmaktadır. Külliyede sanat faaliyetleri sürerken aynı zamanda halka açık çeşitli etkinlikler de düzenlenmektedir. Geçmişimizden bizlere miras kalan bu eser kendi ruhunu gönüllerimize hala hissettirmekte ve ruhlarımıza şifa olma görevi üstlenmektedir. Bizlere ise vefa göstermek düşer.
1 İsmail Orman, «Zal Mahmud Paşa Külliyesi», TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islaman siklopedisi.org.tr/zal-mahmud-pasa-kulliyesi
2 İsmail Orman, «Zal Mahmud Paşa Külliyesi», TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islaman siklopedisi.org.tr/zal-mahmud-pasa-kulliyesi
3 (M4927 Müslim, İmare, 155; B1 Buhari, Bedü”l”vahy,1 )