Osmanlı ulema sınıfı içinde gördüğümüz kadılık ve şeyhülislamlık, toplumda gerek hukuki gerek idari ve eğitimle ilgili kararların verilmesi noktasında önemli bir yere sahiptir. Fakihler, kadılık nitelik ve şartlarından başlıcalarını sıralarken hukukî işlemde bulunmak için gerekli diğer şartlara ilâve olarak kadı tayin edilecek kimselerin derin hukuk bilgisine, vücut bütünlüğüne, sosyal ilişkilerin gereklerini, halkın ihtiyaçlarını, örf ve âdetlerini kavramaya elverişli kültüre, dış etkilere karşı koyacak derecede ahlâk, karakter ve seciyeye sahip olmaları, dinî emir ve yasaklara aykırı davranışlarda bulunmamaları gerektiğini ifade ederler.[1]
İslâm dünyasında önde gelen ulema için kullanılan bir unvan olan şeyhülislam, Osmanlı toplumunda her daim müstesna yerini muhafaza etmiştir. Bir şeyhülislam fetva vermenin yanında medreseleri teftiş ederek okutulacak dersleri belirlemek gibi eğitime dair görevleri de bulunmaktaydı. İşte bu bilinçle sürdürülen aile hayatı içinde, bir şeyhülislamın ya torunu ya da evladı yetiştirilme sürecinde, şeyhülislam dede ya da şeyhülislam babadan aldıkları kültürü, hayatının merkezine koymuş ve eğitimli bireyler olarak edebiyata da yönelmişlerdir. Osmanlı kadın şairlerimizin birçoğu ailelerinde özel hocalardan da Kuran, siyer, hadis, fıkıh ilmi dışında belagat, mesnevi, aruz, hat, tezhip, musiki dersleri de alarak yetişmiştir. Hatta aralarında Arapça ve Farsça derslerinin yanında ekseriyeti Fransızca olmak üzere Batı Dili ve Edebiyatı’nı tanıyanlar, bu dillerde manzum ve mensur tercümeler yapanlar da çıkmıştır.[2] Ailede başlayan kaliteli eğitimin hangi dönemde olursa olsun topluma faydalı, aydın bireyler kazandırdığını söylemiştik. İşte 17. yy kadın şairlerimizden Emetullah Sıdkî Kadın da İstanbul kadısı Kâmetîzâde Mehmed Efendi’nin kızı olarak kadı bir babadan aldığı eğitimle olsa gerek her ne kadar, Osmanlı tarihinde 17. yy gibi toplumsal ve siyasi kargaşanın içinde, bir kadın şair olarak şiirleriyle kendisini göstermiştir. Mehmet Efendi iki defa İstanbul kadılığı yaptıktan sonra Eyüp kadılığı yapmıştır. Sıdkî’nin küçük kız kardeşi Fâize Fatma Molla Kadın da (ö. 1764) Sicil-i Osmânî’de ki bilgilere göre şairdir. Fakat herhangi bir eseri günümüze ulaşmamıştır.[3] Hayatı hakkında geniş bilginin mevcut olmadığı Sıdki, Bayramiye tarikatına intisap etmiş, kadı bir babanın evladına verdiği eğitimin etkisiyle olacak ki, tasavvuf ağırlıklı yazdığı şiirlerinde Sıdkî mahlasını kullanmıştır:
“Hafta geçmez kûyına mihman eden sensin beni
Belki her şeb subha dek nalan eden sensin beni
Dest-i tedbirünle çak olsun mı daman-ı firak
Afitab-ı hüsnüne hayran iden sensin beni”[4]
(Mahallene hafta geçmez beni misafir eden ve her gece sabaha kadar beni inleten sensin; ayrılık eteği tedbir eliyle yırtılsın mı, beni güzelliğinin güneşine hayran eden sensin.)
Sıdkî Hanım’ın gazel ve ilahileri vardır. Babası öldüğünde ölüm tarihini düşürerek şiir yazıp, kalıcı bir tarih bırakacak kadar şiire vakıf bir şairdir[5]:
“Kâmetizâde Efendi idicek azmi cinân
Ağladı anın için matem idip ins ile cân”
Farklı bir dönemde de olsa şeyhülislam bir baba ve büyükbabadan gelen terbiyeyle yetişerek 18. yy’ın önemli bir kadın şairi olan Fıtnat Hanım da aileden alınan eğitimin ne kadar önemli olduğunu gösteren bir diğer önemli kadın şairimizdir. Lehcetü’l-lugāt ve Atrabü’l-âsâr gibi kültürümüz bakımından mühim eserler bırakmış Şeyhülislâm Mehmed Esad Efendi’nin (ö. 1166/1753) kızı olup annesi, Şeyhülislâm Seyyid Feyzullah Efendi’nin damadı Şeyhülislâm Mirzazâde Şeyh Mehmed’in kızı Hatice Hanım’dır. Kültürlü bir aileden aldığı eğitimle Fıtnat’ın yetişmesinde, şiirlerinde akis bulan ileri kültürü elde etmesindeki tesirde bu şahsiyetlerin tesiri şüphe götürmez. Fıtnat, geleneğinde şeyhülislâm olmalarının dışında bir de hemen hepsi edebiyata düşkün, şiir söylemeyi seven şahsiyetlerin bulunduğu bir ailede medrese tahsili görmeden, klasik edebiyat için gerekli bilgi ve görgüyü kazanarak sanat kabiliyetini geliştirmek gibi bir imkânı elde etmiş nâdir Osmanlı kadınlarından biridir. Büyük babası Şeyhülislâm Ebû İshak İsmâil Efendi “Naîm” mahlası ile şiirler yazarken iki oğlu, Fıtnat’ın babası Şeyhülislâm Mehmed Esad Efendi ile amcası Şeyhülislâm İshak Efendi de edebiyata ilgi duymuş, ikisi de birer divan sahibi olacak kadar bunda ileri gitmişti.[6]
“Görünmez çeşmüme ‘âlem benüm ey mehlikâ sensiz
Bana cevr ü cefadur sevdigüm zevk ü sefâ sensiz
Gelür mi âb -ı rahat dîdeme ey dil- rübâ sensiz
Hayâlünle gice tâ subh kârum âh u efgândur[7]”
Toplumun gelişmesine kendi aile çevresinden başlayarak katkı sağlayan, ilmiyle amil olan, torunlarının evlatlarının yetişmesine vesile olan ulemanın ruhu şad ola….
[1] Fahreddin Atar, “Kadı”, TDV İslâm Ansiklopedisi.
[2] Nihat Öztoprak, Şiirin Zarif Kalemleri, İdeal Yay., İstanbul s. 28.
[3] Murat Çolak, Emetullah Hanım Divanı, Yüksek Lisans Tezi, Kütahya 2010.
[4] Müjgan Cunbur.
[5] Bedihan Tamsöz, Osmanlıdan Günümüze Kadın Şairler Antolojisi, Ankara,1994, s. 24, 27.
[6] Ö. Faruk Akün, TDV İslâm Ansiklopedisi.
[7] Halil Çeçen, Fıtnat Hanım Divanı, Doktora Tezi, İnönü Üniversitesi, 1996, Malatya.