Cumartesi, Mayıs 17, 2025

Özgür Şam’ın Ulu Camii: Emeviyye

Zeynep Sultan Sınırlı
Topkapı Üniversitesi-Mimarlık

Paylaş

Şam, Halid b. Velid tarafından 635 yılında Bizans ordusuna karşı verilen mücadele sonucunda fethedilmiştir. Fethin ardından (14/635) İslam geleneğine göre Romalılar’ın baştanrısı Jüpiter’in adını taşıyan mâbedi, Ebû Ubeyde b. Cerrâh’ın gözetiminde camiiye çevrilmiş ve Şam Emeviyye Camii şekillenmeye başlamıştır. Sonrasında bu camiinin cemaatin ihtiyacını karşılayamaması üzerine Emevî Halifesi Velîd b. Abdülmelik tarafından bu mâbed, batı tarafında bulunan kilise veya bir iddiaya göre sadece aradaki duvar yıktırılarak bütün sahayı kaplayacak olan bugünkü büyük camiinin inşasına başlanmıştır. Orijinal planıyla günümüze kadar gelebilmiş bu camii fetih kültürünün, Emevi mimari özellikleri ve Şam’ın siluetini oluşturması bakımından kıymetlidir. Emevilerin Bizans’a karşı kazandığı zafer sonrasında İslam toprağı olmuş bu beldenin simgesini İstanbul’lu ustalar işlemişlerdir. Şam ve İstanbul arasındaki gönül köprüsü, bu Ulu Camii vasıtasıyla inşa edilmiştir. Temeli 86 (705) veya 87 (706) yılında atılan esas camii bölümü yapılırken inşaatta halifenin isteği üzerine Bizans imparatorunun İstanbul’dan gönderdiği ustalar çalışmıştır.

ULU CAMİ MİMARİSİ

Mimari özellikleri bakımından incelediğimizde camiinin yapımında, dikdörtgen planlı olan Roma mâbedinin kıble istikametine rastlayan uzun duvarlarından güneydeki ile uçlarında bulunan iki burçtan faydalanılmış ve inşaat bu duvarın kuzeyinde geliştirilip kulelerin de minare kaidesi olarak kullanıldığını biliyoruz. Bir avludan oluşan dikdörtgen planlı camiinin ana ibadet mekânı, kıble duvarına paralel uzanan üç enine nef ile (sahn) bunları ortadan kesen daha geniş bir dikey neften meydana gelmektedir. Nef, bir Roma bazilikasının veya kilisenin uzun ve dar orta alanına verilen isimdir. Camiideki bu nefler arasında mermer sütunlar üzerinde yükselen iki kat halinde düzenlenmiş kemerler bulunmaktadır. İbadet mekânının merkezinde, enine neflerle dikey nefin kesiştiği kısmın ortasında, kare kesitli dört büyük blok tarafından taşınan Kubbetü’n-nesr yer almakta ve kubbeye geçiş tromp denilen kare mekândan kubbe yuvarlağına yapılan tavan geçişleriyle sağlanmıştır. İbadet mekânının diğer tarafları 1894 yangınından sonra yenilenen ahşap bir çatıyla örtülmüştür. İç kısımda Şâfiî mihrabı denilen ana mihraptan başka ikisi sağda, biri solda üç mihrap daha bulunmakta ve bunlardan sağdakilere Hanefî ve Hanbelî mihrapları, soldakine ise sahabe veya Mâlikî mihrabı denilmektedir. Sahabe mihrabı ile Kubbetü’n-nesr arasına rastlayan yerde Yahyâ’nın (Aleyhisselam) türbesi bulunmaktadır. Ana ibadet mekânı, dikey neften üç kemerli büyük bir kapıyla avluya açılmaktadır. Diğer adıyla Şam Ulu Camii mimari özellikleri, süslemelerindeki ihtişam ve haiz olduğu mânevî değerleriyle fethin ve İslam devletinin heybetine binaen çok özel bir yere sahiptir. Tarih boyunca birçok kitapta söz konusu edilen camii, her zaman methiyelere mazhar olmuş ve görenleri resmen büyülemiştir. Milâttan önce I. yüzyıla ait bir Roma mâbediyle onun harabeleri yanında bulunan Theodosios dönemine (379-395) ait Aziz Yohannes (Yahyâ Peygamber) Kilisesi’nin yerine inşa edilen camii Yahya’nın (Aleyhisselam) kabrini de korumaya devam etmektedir. Miras varlığı olarak bu yönüyle de temelleri en eski camiidir.

İÇ DİZAYNI

Camiinin bitkisel ve geometrik motiflerle şehir ve bina tasvirlerinden meydana gelen fevkalâde zengin mozaik süslemeleri de sanat tarihi bakımından çok önemlidir. Ayrıca eser enine gelişen uzun nefli ve avlulu camii tipinin ilk örneklerinden biri olarak camii mimarisine uzun süre etkisi altında bırakmıştır ve bu tip camii planı Anadolu dâhil İslâm dünyasının pek çok yerinde asırlarca uygulanmıştır. Camiinin bir diğer özelliği de İslâm âlemindeki ilk umumi helâların burada yapılmış olmasıdır. Bu yapıldığı dönemin şartları açısından medeniyetin adeta göstergesidir.

Uzun zamandır ayakta olan bu yapı tarih boyunca İslam halifeleri tarafından bakım ve onarıma alınmıştır. Yapılan onarım ve değişikliklerin en önemlilerinden ilkini, 461’de (1069) meydana gelen büyük bir yangın sebebiyle 475 (1082-83) yılında Selçuklu Sultanı Melikşah yaptırmıştır. İkinci önemli onarım ise Osmanlı Sultanı II. Abdülhamid devrinde 1894’teki büyük yangından sonra gerçekleştirilmiş (1896-1902) ve içerideki sütun sıraları ile bunlarla ilgisi bulunan mimari bölümler ve çatı İstanbul’dan gönderilen ustalar tarafından yeniden yapılmıştır.

Günümüze en yakın restorasyon çalışması ise 2013 yılında Esad güçleri tarafından bombalanması sonrasında Çeçenistan’ın ilk devlet başkanı olan Ahmet Kadirov anısına hizmet veren Kadirov Vakfı tarafından onarılmaya başlanmıştır. Halen Çeçenistan’ın devlet başkanlığını yapan ve Ahmet Kadirov’un oğlu olan Ramazan Kadirov’un da restorasyon çalışmalarıyla yakından ilgilendiği bilinmektedir. 13 Aralık 2024’de ise Müslüman halk Suriye’nin özgürlüğüne kavuşmasını Cuma namazı sonrasında Emevi Camii’nde yeni bayraklarını sallayarak coşkuyla kutladılar ve camii de yeniden özgürlüğüne kavuşmuş oldu.

İlginizi Çekebilir

İlginizi Çekebilir