Cumartesi, Mayıs 17, 2025

Grand Bazaar veya Büyük Çarşı

Zeynep Sultan Sınırlı

Paylaş

Osmanlı’nın büyük şehirlerinde ticaret amaçlı yaygın bir uygulama olarak bedestenler inşa edilir. İstanbul’da da fetihten sonra bugün İç Bedesten denilen çok kubbeli kapalı mekân inşa edilerek ticaretin burada toplanması sağlanmıştır. Tursun Bey, Kritovulos, Dukas gibi Fatih Sultan Mehmet’in hayatını yazan tarihçiler çarşıya dair ilk adımların fethin hemen arkasından oluşturulduğunu bildirirler. “Fâtih tarafından vakıflarına gelir sağlamak amacıyla inşa ettirilen bedestenin, evvelce Bezzâzistan, Bedestân-ı Atîk, Büyük Bedesten, Cevâhir Bedesteni veya İç Bedesten denilen ve bugün Büyük Çarşı’nın ortasında kalmış bulunan on beş kubbeli büyük yapı olduğu bilinmektedir.” Tarihi kaynaklarda verilen bu verilere dayanarak söylemek gerekirse burada bir ticaret merkezi kurulmasındaki temel gaye, vakıflara gelir elde etmekmiş. Yani bugünkü alışveriş kültürü ile katî suretle ayrılan bir insan ve mekân tasarımı ilişkisi görüyoruz ki mimari açıdan benzersiz oluşu üzerine bu noktadan bakarak konuşabiliriz.

ÇARŞININ İNŞASI

Bahsettiğimiz bu mimari yapının ortaya çıkış felsefesi esasen kar odaklı bir alış-veriş mekânı inşa etmek değil “insanın” ihtiyaçlarına cevap verme fikridir. Bu bahsettiğim faaliyetin gerçekleşmesi için de tabi ki alışverişin arka planında düzenlenmesi gereken bir oluşum gerekmektedir. Selçuklu’dan Osmanlı’ya kendini geliştirerek devam ettirmiş olan Ahilik, sağlam bir teşkilatlanma modeli olarak çarşının esnafını kurumsallaştırmıştır. Amacı, zenginle fakiri, üretici ile tüketici, emek ile sermaye, halk ile devlet arasında iyi ve sağlam ilişkiler kurarak “sosyal adaleti” gerçekleştirmek olan Ahilik, Kapalı Çarşı’nın bugün hala süren şöhretinin temel sebebiydi.

Kapalı Çarşı olarak başlangıçta tek kitle halinde inşa edilmemiştir. İlk yapılan iki bedestenin etrafında hanların yoğunlaşması ve bunların arasındaki sokakların üstlerinin zaman içinde tonozlarla (kemerlerden oluşturulan tavan mimarisi) örtülerek dükkânların kâgire (tuğladan örülen duvar) dönüştürülmüştür. İlk yapıldığında bu dış dükkânların önlerinde uzanan sokakların direkli caddeler halinde olduğu ve direklerin gerisinde karşı sırada da daha ufak dükkânların bulunduğu tespit edilmektedir. Üstü, sağlam kemer ve pâyelere oturtulmuş yirmi kubbe ile örtülü olan bu bedestenin de dışında duvarlarına bitişik beşik tonozlu dükkân gözlerinin sıralandığı görülür.

Yüzyıllar içinde yapılan birçok handa Büyük Çarşı’nın sınırları içinde kalmıştı. Değişik yüzyıllarda yapıldıklarından ayrı mimari karakterler gösteren bu irili ufaklı hanların, 1894 depreminden sonra çarşı tamir edilirken sınırları daraltılmıştır ve hanların yarısı dışarıda bırakılmıştır. Bugün çarşıya doğrudan bağlı kalan, yani sadece içeriden girilebilen ve dışarıya kapısı olmayan hanlar; Astarcı, Büyük ve Küçük Safran, Evliya, Sarraf, Mercanağa, Zincirli, Varakçı, Rabia, Kuyumcular ve Yarımtaş’tır. Bu tarihî hanlar da içlerine yapılan beton eklemelerle orijinal mimarilerini maalesef kaybetmişlerdir. Ancak yaşanan tahribatlar ve çarşının çehresindeki değişiklerden dolayı bu yapıların tespiti ve yok edilenlerin yeniden inşası mümkün değildir ve ayrıca Kapalı Çarşı’da yaşanan bu değişimler sadece fiziksel tahribatlardan ibaret olmamıştır.

İNSAN MERKEZİNDEN TÜKETİM MERKEZİNE

Eski gravür, hatırat ve anlatılarda yerli ve yabancı yazarlar tarafından, Büyük Çarşı’da tarih boyunca süren nizam ve âdetler ile burada satılan her türlü mala ve çarşının zenginliğine dair pek çok açıklama bulunmaktadır. Bugün bakıldığında ise kalite, ürün çeşitliliği ve düzen açısından büyük bir tekrar eden dükkânlar sırası olduğunu gözlemliyoruz.

Bedestene komşu bir sokakta olan Sahaflar 1894’ten sonra çarşı dışında, Beyazıt Camii yanındaki şimdiki yerinde tesbihçilere çıkmıştır. Belki de her şey kitapçıların çarşıdan ayrılığı ile başlamıştır. Çadırcılar, hurdacılar ve bakırcılar da son birkaç yıl içinde antika, turistik eşya vb. çarşısına dönüşmüştür. Kalpakçılar ise daha çok yeni ziynet takıları ile altın eşyanın satışı yapılan dükkânlarla doldurulmuştur. Kapalı Çarşı’nın içindeki sokakların hemen hepsi eski özelliklerini kaybederek yeni ve fazla kaliteli olmayan malların satışı yapılan yerler halini almaya başlamıştır. Burada mekânın dönüşümünün insan zihninin dönüşümü ile doğrudan ilişki içinde olduğu artık aşikârdır. Alış-verişe dair bakış açısı, mevcut küresel düzen içinde insan merkezinden tüketim merkezine kaydıkça, paralel şekilde bizim 550 yıllık bedestenimizde tüketim ve daha fazla tüketim için kepenk açmaya başlamıştır.

İlginizi Çekebilir

İlginizi Çekebilir