Kadim bir kültür ve medeniyet havzası olan Kuzey Afrika’nın incisi Tunus, İslâm tarihinin öncü hanım şahsiyetlerden biri olan Azize Osmana Hanım’ın (1606-1669) ellerinde güzelleşen ve ruhuna incelikler nakşedilen bir bölgedir. Azize Osmana, Muradiler hanedanının hanım üyelerinden olup iyi bir eğitim almıştır. Türk asıllı bir aileye mensup olduğu rivayet edilmektedir. Babası ve dedesi, bölgelerindeki öncü yeniçeri birliklerinin komutanlarındandır. Ebu Abbas’ın torunu olan Azize Hanım, büyükbabasının sarayında İslâm medeniyetine ait temel bilgilerin yanı sıra Kur’an ilimlerine dair tafsilatlı eğitimler almıştır. Sadaka-i cariyeyi yaşam gayesi olarak benimsemiş örnek bir şahsiyet olarak karşımıza çıkmaktadır.
ŞEFKAT VE YARDIMSEVERLİĞİN TİMSALİ
Azize Osmana varlıklı ve nüfuzlu bir aileye mensup oluşunu insanların yararına olacak bir biçimde kullanma yolunu tercih etmiştir. O, hayatın bizzat içinde yer almıştır. İnsana sonradan sahip olduğu dünyevi sıfatları yerine insan olması bakımından değer vermiştir. Çevresinde olup bitenlerin, halkının mustarip olduğu konuların idrakinde hareket etmiş; gönlü her daim mazlumdan yana olarak İslâm’ın güzelliklerini izhar etmek için gece gündüz çaba sarf etmiştir. Öyle ki çalışmalarına evvela servetinin üçte birini vakfederek başlamış, geri kalanını ise hayır işlerinde kullanılmak üzere ayırmıştır. Yaklaşık 91 hektarlık bir arsayı faydalı ameller gerçekleştirilmesi, insani yardım noktasında sığınacak bir liman oluşturulması maksatları ile bağışlamıştır. Nerede düşkün, yolda kalmış, kimsesiz insan varsa her daim onların halinden anlayan biri olmuştur. Azize Hanım, sakatlığından dolayı çalışamayacak durumda olanlara yıllık maaş bağlamıştır ve günümüzde engelli bireylere devlet tarafından verilen aylık destek sisteminin fikir öncüsü olarak kabul edilmektedir. Üstelik tüm bunları kendi bütçesinden karşılamıştır.
Kuzey Afrika’nın müşfik çiçeği Azize Hanım, itidalli ve şefkat dolu duruşuyla halkın sevgisini ve desteğini kazanmıştır. O, maddi durumu yetersiz olan gelinlere elbise ve hediyeler almış, ihtiyaçlarının giderilmesi için can-ı gönülden yardımcı olmuştur. Azize Osmana’nın yaptığı hizmetlerin nişanesi olarak karşımıza çıkan bir diğer sistem hâlen canlılığını sürdüren ve hizmet hayatına devam eden Tunus’un el-Azzefine mahallesinde kendi ismiyle inşa ettirmiş olduğu şifahanedir. Temel gayesinden şaşmadan ihtiyaç sahiplerine günümüzde de tedavi imkânı sunan Azize Osmana Hastanesi, 1662 yılında son derece ihtiyaç duyulan bir zamanda faaliyet hayatına başlamıştır.
- YÜZYILDA BİR HÜRRİYET MUŞTUSU
Muradi ailesinden Hammuda Paşa ile evlenerek saraydan ayrılan Azize Hanım, kısa bir süre sonra hacca gitmiş, dönüşünün akabinde tüm Afrika coğrafyasındaki taşları yerinden oynatacak bir hareketin önderliğini üstlenmiştir. Azize Osmana, hac vazifesinin ardından ülkesine dönüşüyle birlikte civardaki tüm köleleri serbest bırakma gayesiyle bir dizi eylemin fitilini ateşlemiştir. Bu; fasit bir sistemin insanlar üzerinde kurduğu hâkimiyete karşı kuvvetli bir başkaldırıdır. Güvenilen birinin yoldaşlığıyla hürriyete duyulan hasret için aralanan bir kapıdır âdeta. Hareketin başlangıcında pazardaki köleleri bizzat satın alan Osmana, daha sonra satın aldığı bu köleleri azat ederek projesini sürdürmektedir. İşte tam da o dönemde sarsılmaya başlayan hiyerarşik düzenin çatlaklarından ışıklar süzülmeye başlamış, ancak bu girişimin hürriyete kavuşma hasretindeki kölelerin tamamına ulaşmak için yetersiz olduğu anlaşılmıştır. Daha kapsamlı bir çalışmaya ihtiyaç olduğu anlaşılarak projenin ikinci adımına geçiş yapılmıştır. Halkın teşvik edilmesi ve kararlı bir duruş sergilenerek başkaldırının sürekli hâle getirilmesi fikriyle hareket edilmiştir. Zamanla toplumun her kesiminin dikkatini celbeden bu konu, kitleleri ardından sürüklemiş ve bil[1]hassa yıllarca bu durumdan mustarip olan Afrika bölgesi için umut va’dedici bir zincirin ilk halkasını oluşturmuştur.
Azize Hanım’ın, titizlikle ele aldığı konuların işleniş biçimi de takdire şayandır. Öyle ki o, kendi insanını ve topraklarını tanıyan biri olarak, sıkıntıları günü kurtaracak bir biçimde ele almak yerine bizzat kaynağına inerek çözmekten yanadır. Bu durumu engellilere bağlanan yardım destek fonunun yıllık olarak ayarlanmasında, evlenecek kızların ihtiyaçlarının tüm süreçlerde karşılanmasında, köleliğin bir sistem olarak tümden reddedilmesinde gözlemlemek mümkündür.
VEFATIYLA GELEN ÇİÇEKLER
Ardında yüzyıllar boyunca süregelecek bir hasenat zinciri ve açık bir amel defteri bırakan Azize Osmana Hanım, 1669 yılında vefat etmiştir. Türbesi, Şemaiye Medresesi yakınlarındaki Halkatu’l Neal’de bulunmaktadır. Her gün mezarına gül, menekşe ve yasemin gibi taze çiçeklerin konulmasını rica etmiştir. Vasiyeti yüzyıllardır itinayla yerine getirilmekte, yapmış olduğunu iyilik ve güzelliklere âdeta bir vefa göstergesi niyetiyle ricası halen uygulanmaktadır.
İyiliğe, güzelliğe, Allah’ın dinine yardım etmek için gayret göstermeye adanmış bir ömrün kıymeti hiç şüphesiz ki pek çoktur. Azize Osmana gibi kıymetli hanımların özverilerini, hassasiyetlerini, inanç ve gayretlerini örnek alıp tatbik edebilmek duasıyla…