Cumartesi, Mayıs 17, 2025

İyiyi İkmal, Güzeli İnşâ, Kötüyü İmhâ

Akile Tekin

Paylaş

Med-cezirleri bitmeyecek olan ömürde Allah Teala’ya kul kalabilmenin, imana sadakatin, İslâm’a tâbiiyyetin, Peygamberimiz’e (Aleyhisselam) itaatin en önemli unsurlarından biridir namaz. İkâme edilmesiyle, sahibinin dünyaya ve içindekilere karşı kıyâmını/duruşunu belirler. Vakitlere bağlı oluşuyla, an be an biten ömrü kıymetlendirir, ahireti hatırlatır. Namazın bir başka boyutu da kusurları örtücü, şerlerden alıkoyucu, kötüyü giderici oluşu, Hûd Suresi’ndeki tarifiyle “hasene” olmasıdır.

HÛD SURESİ’Nİ TANIYALIM

Mekke’de nazil olan Hûd Suresi, Mushaf’ta onbirinci sırada yer alır. 123 ayet olan Sure’nin, vahyin nüzulünün 9. yılında indirildiği nakledilir. İsmini, Sure’nin 50, 53, 58, 60 ve 89. Ayetlerinde zikrolunan Hûd Peygamber’den alır.

Efendimiz’e (Aleyhisselam) Ebu Bekir’in (Radıyallahu Anh) saçlarının ağardığını söylemesi üzerine Efendimiz, “Beni Hûd, Vâkıa, Mürselât, Amme yetesâelûn (Nebe’) ve İze’ş-şemsü küvvirat (Tekvîr) Sûreleri kocattı.” demiştir.[1]

“Kıssalar Suresi” denebilecek şekilde çoğunlukla Peygamber kıssalarından oluşan Hûd Suresi’nde, sırasıyla Nûh, Hûd, Sâlih, İbrâhîm, Lût, Şuayb, Mûsâ Peygamberler’in (Aleyhimüsselam) ve kavimlerinin kıssaları aktarılmıştır. Efendimiz’e ve Müminlere örneklik teşkil edecek hususlar, iman, tevhid, itaat gibi tüm kıssalarda yer alan ortak vurgularla anlatılmıştır.[2] İkazlara rağmen vahye ve Peygambere inanmayarak azabı bekleyenlerin tavırları ve akıbetleri, Efendimiz’in kıssası özelinde beyan edilmiştir.[3]

KUR’ÂN’DA HÛD SURESİ BAĞLAMINDA KÖTÜLÜKLERİ İMHA EDİCİ HASENATTAN OLARAK NAMAZ

Mekke’de Sure’nin nazil olduğu süreç, Efendimiz’in tebliğinin açıktan Mekke’yi ve civarındaki tüm bölgeyi kuşattığı bir dönemdir. Müşriklerin Efendimiz’e yalancılık isnatları, Kur’ân’ın Efendimiz tarafından uydurulduğu iftiraları ve Müminlere karşı artan zorbalıkları, onların sadece dünya düzleminde düşünen, beklentisi dünyayla sınırlı olan, rızkı kendinden bilen, düşmanlığını gizleyen hallerini anlatan ayetler, sürecin Müminler açısından zorluğunu gözler önüne sermektedir.[4]

Surede rahmetin Kendi katından oluşuna dikkat çeken ve Rahîm ismini hatırlatan Allah, tarafından kullarına verilen Peygamber, vahiy ve dînin birer “rahmet” oluşunu bildirir.[5] Bu kıssaların yalnızca birer anlatı olmadığı, Efendimiz ve Müminler için birer gayb olarak bildirildiğine dikkat çekilerek, gaybın Allah’a aidiyeti, Allah’ın tüm yapıp etmelerden haberdar oluşu, dolayısıyla her işin dönüşünün Allah’a oluşu hatırlatılır.[6] Surede peşpeşe zikredilen, farklı farklı nimetlere ve imtihanlara muhatap olan kavimler, iman eden ve etmeyenler temelinde gruplanır, ikili-mukayeseli ibret verici bir üslupla anlatılır. Surenin sonunda ise yalnızca Efendimiz’den değil, yanındaki Müminlerle birlikte Efendimiz’den yapması istenenler açıklanır. İbn Abbas (ö. 68/687-688) (Radıyallahu Anh) Efendimiz’i yaşlandıran ayetin bu bölümdeki “O halde sen (Habîbim), maiyyetindeki tevbe edenlerle beraber, emr olunduğun vech ile, dosdoğru hareket et. Aşırı gitmeyin. Çünkü O, ne yaparsanız (hepsini) hakkıyla görücüdür.”[7] emri olduğunu ifade eder.[8]

Surenin son kısmında maiyyetindeki Müminlerle birlikte Efendimiz’den istenenler, dînin aslına yöneliktir ve küllî olarak bildirilen emirlerdir. Bu emirlerden ikisi ise 114-115. Ayetlerde şöyle zikredilmiştir: “Gündüzün iki tarafında, gecenin de yakın saatlerinde dosdoğru namaz kıl. Çünkü güzellikler kötülükleri (günahları) giderir. Bu, iyi düşünenlere bir öğüttür. Sabr-u sebat et. Zira Allah iyi hareket edenlerin mükâfatını zayi etmez.”[9]

MANASI AÇISINDAN HÛD SURESİ 114-115. AYET-İ KERİMELER

Efendimiz’e ve Müminlere emrolunan hususlardan dosdoğru istikamet üzere olmayı, iman ve ahlakta kendilerine ve başkalarına zulmedenlere meyletmeme, Allah’tan başkasını dost edinmeme takip eder. Bundan sonra Allah küllî hitaplarına cüz’î bir emir sanılabilecek namazı ekler. Halbuki namaz Efendimiz’in buyurduğu üzere “Dinin direğidir.”[10] Namazın ehemmiyetini apaçık gösterecek şekilde, tayin ettiği vakitler üzere namazın ikâmesi emredilir. Müfessirler gündüzün iki tarafı ile kastedilenin sabah ve öğle ya da sabah ile öğle ve ikindi olduğunu, gecenin yakın saatlerinin ise akşam ve yatsı ya da akşam ile yatsı ve vitir olmak üzere beş vakit namaz olduğunu ifade ederler. Tespit edilebilen kadarıyla İsrâ Sûresi’nden önce nazil olan Hûd Sûresi’ndeki bu emirle Müminler beş vakit namaza hazırlanmıştır.

Namaz emrinin ardından hasenâtın/iyiliklerin, güzelliklerin, kötülükleri gidereceği belirtilmiştir. Bu ifade hem namazın hasenâttan oluşunu gösterir, hem de hasenât olarak bilinen ne varsa onların kötü, şer olarak bilinenleri gidereceği, imhâ edeceği/ sileceği, sanki olmamış hale çevireceği bildirilir. Hûd Suresi’nin 3. ayetinde istiğfar ve tevbe edilirse kişiye “hasenen/güzel bir geçim” verileceği, 7. ayetinde hangi insanın amelinin daha güzel/ahsen olduğunun belirlenmesi için bir imtihan olarak kainatın yaratıldığı, 88. ayette ise Şuayb’a (Aleyhisselam) “hasenen/güzel bir rızık” verildiği anlatılmıştır. Hasenâtın tekili olan hasene, insanın gerek nefsî, gerek bedenî, gerekse halleri itibariyle nail olduğu sevindirici nimet, aklının ve tabiatının güzel bulduğu şey, güzel davranış ve sevap anlamındadır. Yani hasene olan şey Allah’ı hatırlatır ve bu sayede kişiyi zıddı olan seyyieden/kötüden korur, ya da oluşan hataları örter, imhâ eder. Allah’ı anmanın en önemli göstergelerinden olan namazın hasene olması da böyledir. İki namaz arasındaki kusurların giderileceği bildirilen Hadis-i Şerif ile de bu müjde teyid edilmiştir.[11] Devamındaki ayette zikrolunan sabretme emriyle, namaza devamda sabır düşünülebilir; 112. ayet itibariyle zikrolunan tüm emirleri kapsayıcı bir mahiyette de anlaşılabilir; Sure’nin 11 ve 49. Ayetleri’nde de buyrulduğu üzere Mümince hayatın düsturu olarak sabırda devam kastedilmiş de olabilir.[12]

GÜZELDE DAİM OL!

İsimlerini “Hüsnâ/En Güzel” olarak vasıflayan Allah Teala, Kendisi’ni hatırlatıcı her nimeti de bu vasıfla nitelemiştir. İnsan Allah’ın Esması’ndan nasiplendikçe, Efendimiz’in (Aleyhisselam) ahlakıyla ahlaklandıkça güzelleşir, güzelde daimi olur. Namaz da bu güzelliğin devamını temin eden en güzel ibadetlerdendir. Her namazımızın sonundaki niyazımızla yazımızı nihayetlendirelim: “Ey Rabbimiz! Bize dünyada da hasene/güzellik/iyi hal ver, ahirette de hasene ver. Bizi cehennem azabından koru!”[13]

[1] Tirmizî, “Tefsîr”, 56/6

[2] Hûd Suresi 11/25-48, 50-60, 61-68, 69-76, 77-83, 84-95, 96-110

[3] Hûd Suresi 11/1-24, 111-123

[4] Hûd Suresi 11/5-21

[5] Hûd Suresi 11/9, 17, 28, 41, 43, 58, 63, 66, 73, 90, 94

[6] Hûd Suresi 11/4, 34, 54, 123

[7] Hasan Basri Çantay, Kur’ân-ı Hakîm ve Meâl-i Kerîm, 15. Baskı, İstanbul, Elif Ofset, 1410/1990,1: 342

[8] Fahreddin er-Râzî, et-Tefsîru’l-Kebîr Mefâtihu’l-Gayb, Dâru İhyâi’t-Türâsi’l-Arabi, Beyrut, 1990, XVIII, 71

[9] Çantay, Kur’ân-ı Hakîm ve Meâl-i Kerîm, 1: 343

[10] Tirmizi, “İman”, 8

[11] Hadis-i Şerif’te şöyle buyruldu: “Birinizin kapısında günde beş kez yıkandığı bir nehrin aktığını görürseniz ne dersiniz? Kirinden eser kalır mı?” Ashab “Hayır” dediler. “İşte beş vakit namaz da böyledir. Allah o namazlar sayesinde bütün hataları silip götürür.” Buhârî, “Salât”, 6; Müslim, “Mesâcid”, 283.

[12] Yazıda Yararlanılan Kaynaklar: Muhammed Eroğlu, “Hûd Suresi”, DİA, 18: 281, 282; Mustafa Çağrıcı, “Hasene”, DİA, 16: 376, 377; er-Râzî, et-Tefsîru’l-Kebîr

[13] Bakara Suresi 2/201

İlginizi Çekebilir

İlginizi Çekebilir