Çarşamba, Kasım 19, 2025

Güvenli Ayrılma

Zeynep Şevval Koçal

Paylaş

Duy da inanma dediğimiz konulardan biri de psikolojideki “güvenli bağlanma” kavramıdır. Güvenli bağlanma, adını çok sık duymamıza rağmen işin aslını kaynağından öğrenmediğimiz için aşırıya kaçılan, kimi zaman da yanlış yöntem uygulanarak amaçtan sapılan bir konudur. Bağlanma kelimesinin anlamına şöyle bir göz attığımız zaman bir şeyi başka bir şeye sıkı sıkıya tutturmak gibi gözüküyor değil mi? Aslında psikolojik noktada bu tam tersi. Heyecandan direk konuya girdim sanırım, en baştan bağlanmayı tanıyalım mı?

BURASI NERESİ?

Bağlanma, çocuk ile bakım veren arasında gelişen, aralarındaki yakınlık arayışı ile kendini belli eden, farklı durumlar içerisinde bile tutarlılığı ve sürekliliği olan duygusal bir bağ olarak tanımlanmaktadır. (Thompson RA, Attachment Theory and Research, In Child and Adolescent Psychiatry, (Ed M Lewis):164-172, 2002)

Bağlanma konusunda mihenk taşı, bakım veren kişidedir. Bu bağı kuvvetlendirmek de zayıflatmak da bu kişiye bağlıdır. Her bebek güvende olmak, bakım veren tarafından sevgi görmek ve stresli durumlarda rahatlatılmak ister. Güvenli bağlanma tüm bu ihtiyaçların karşılanmasını içerir. Yani sadece fiziksel ihtiyaçların değil aynı zamanda duygusal ihtiyaçların da karşılanması gerekir. Bebeklerde altıncı aydan sonra bağlanma stilleri yavaş yavaş gün yüzüne çıkmaya başlar. Sağlıklı bağlanan bebeklerde güven duygusu oluştuğu için bebek artık rahatça dış dünyayı keşfetmeye koyulur. Güvenli bağlanmak demek, güvenle ayrılmak demektir diyebiliriz aslında.

Günlük hayatta karşılaştığımız sıkıntılar, aslında doğumdan itibaren bizimledir. Anne karnındaki güven duygusunu dünyaya geldiğinde hissedemeyen bir bebek, huzursuz olur ve bir arayış içerisine girer. Aradığını bulamayan bebeğin dünya hayatına ait kaygısı ilk olarak böyle başlar. Şöyle düşünün anne karnındasınız, her yer harika, güvenli, yediğiniz önünüzde, yemediğiniz de önünüzde, keyifler tıkırında. Fakat hop, dünyaya geldikten sonra fark ediyorsunuz ki, burası geldiğim yerden biraz farklı! Yiyeceğim gelecek mi? Etrafımdaki bu insanlar bana bir şey yapar mı? Altımı temizleyen olacak mı? Gürültüden rahatsız olduğumu biri anlayacak mı? Tabi ki üç aylıkken bunları bilinçli düşünmeyiz, fakat bağlanma kuramının temelinde bu sorular yatar adeta. Bebek geldiği yerdeki güveni ve tutarlılığı burada da ister. Bu sebeple güvenli bağlanma konusu her ne kadar çok şişirilen bir konu olsa da büyük önem taşır.

TUTARLI İLİŞKİ OLMAZSA OLMAZIMIZ

Güvenli bağlanmada bebek karşısında tutarlı bir kişilik görürse ilişkisi kuvvetlenir. Tam tersi durumda ne zaman ne tepki vereceği belli olmayan, bugün güldüğüne yarın kızan bir bakım veren, güvenli bağlanmaya ket vuracaktır. Bu durum aslında bakım verenin ruh sağlığına bağlıdır. Duygu düzenleme becerileri yüksek, farkındalığı olan bir bakım veren tutarlı kişiliği sayesinde güvenli bağı oluşturabilir.

İstikrarsız anne babalar ve bakım verenler çocukların dış dünyaya karşı daha güvensiz olmalarına sebep olur. Annelerin aşırı koruyucu olması da ihmalkâr olması da bağlanmayı kötü etkiler. (Manicavasagar, V., Silove, D., Wagner, R., & Hadzi-Pavlovic, D. (1999), Parental Representations Associated with Adult Separation Anxiety and Panic Disorder-Agoraphobia. Australian and New Zealand Journal of Psychiatry33(3), 422-428)

Bu kötü etkilenme sonucunda ise anksiyete meydana gelebilir. Fiziksel şiddet de duygusal şiddet de güvenli bağlanmanın önünde büyük engeldir. Bazen de bunlar olmaz ama bakım veren o kadar donuktur ki çocuk bir şey olduğu zaman ağlamaktan korkar, kendini tutar. Bakım verene yaklaşmak istese de yapamaz. Bu da bir süre sonra bağlanma konusunda sıkıntı oluşturur.

BAĞLANMA HER ŞEYİN SEBEBİ Mİ?

Güvenli bağlanmanın gerçekleştiği, bebekler üç dört yaşlarına geldiklerinde annelerinden/bakım verenden güvenle ayrılabildikleri zaman anlaşılmaya başlanır. “Anneme güveniyorum ve onu seviyorum, ama bu demek değildir ki ondan ayrıldığımda başıma bir şey gelecek.” diye düşünür adeta. Aksi durumda ise çok sık gözlemlediğimiz potansiyel bir Ayrılık Anksiyetesi durumu ortaya çıkabilir ve çocuk özellikle okula başladığında anneden ayrılmak istemez, anneyi okulda bekletir.

Güvenli bağlanma sürecinin sekteye uğraması Ayrılık Anksiyetesi haricinde bugün Otizm Spektrum Bozukluğu ile sık karıştırılan “Reaktif Bağlanma Bozukluğu” belirtilerini de gösterebilir. Bu semptomlar gözlemlenmeye başlandığında güvenli bağ gerçekleşmesi için olabildiğince hızlı adımlar atılmalıdır.

Mizaç faktöründen dolayı her çocuk bu ihtimalleri muhakkak yaşar diyemeyiz. Fakat böyle de bir risk var, unutmayalım. Bir kişinin ileride psikolojik problem yaşamasının tek sebebi bağlanma değildir. Muhakkak doğuştan getirdiği mizaç özellikleri de kişiliğinin oluşmasında çok etkilidir. Dolayısıyla bu durum bugünün yetişkinleri olarak bizlere, “Ya ben güvenli bağlanamadım, ebeveynlerimle aram kötüydü.” deme bahanesini üretmiyor.

Peki, bir kere güvenli bağlandı, bu çocuk hayatı boyunca hep aynı mı devam edecek? Hayır. Peki, güvenli bağlanma olmadı, ya da emin değilim, şu an ise durumu toparlamak istiyorum; bu mümkün müdür? Evet. Demek istediğim bağlanma stilimizin oluşmasında çocukluk çağı çok büyük önem taşımakla beraber bu bağı kuramadıysak da suçu birilerine atmaktan ziyade kaldığımız yerden yeniden yapılandırmaya başlayabiliriz.

(Yazının tamamında Prof. Dr. Mücahit Öztürk’ün ‘Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi’ derslerinden faydalanılmıştır.)

İlginizi Çekebilir

İlginizi Çekebilir