Nasıl iman edilir ve iman yolunda nasıl gayret edilir, Nesîbe (Radıyallahu Anha) öğretiyor. Nasıl anne olunur, İslâm’a kurban olacak evlatlar nasıl yetiştirilir Nesîbe (Radıyallahu Anha) öğretiyor. İş başa düştüğünde bahanelere sığınmadan Allah adına nasıl meydanlara çıkılır, Nesîbe Radıyallahu Anha) öğretiyor.
Nesîbe (Radıyallahu Anha) Medine’lidir, Hazrec kabilesine mensuptur ve künyesi Ümmü Umâre’dir. İslâm ile ilk tanıştığı ve Mus’ab bin Umeyr’in (Radıyallahu Anh) elinden iman şerbetini içtiği günlerde 50 yaşında, Zeyd bin Asım ile evli ve iki oğul annesiydi.
Mus’ab bin Umeyr’in (Radıyallahu Anh) imanı, vakarı, fedakârlığı ve yiğitliği Nesîbe’yi derinden etkilemiş ve imanına vesile olmuştu. Kendi kendine şöyle demişti: “ Bize imanı talim eden Mus’ab böyle biriyse kim bilir onu Mus’ab yapan Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) nasıl biridir?” (Zehebî, Siyeru A’lâmi’n-Nübelâ, III, 515).
AKABE BİATINDAKİ DUA
Gittikçe İslâm’a ve Resulullah’a (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) karşı sevgisi ve iman heyecanı artıyordu. Ona biat etmek, onunla buluşma şerefine nail olmak için kocası Zeyd (Radıyallahu Anh) ve büyük oğlu Abdullah (Radıyallahu Anh) ile yola çıktı. O 75 kişilik İkinci Akabe Biatı’ndaki iki hanımdan biriydi.
Orada Resulullah’ı (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) görünce şöyle dua etti: “Ya Rabbi! Kalbimi Resulü’nün (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sevgisiyle doldur.” (İbn Hacer, el-İsâbe, IV, 2468
Nesîbe’nin imanı ve sevgisi, cihat meydanlarına yetecek kadar fazlayken neden böyle bir dua etti? O duasında sevgide istikrar ve istikameti istiyordu. Çünkü insan sever ama unutur, heyecanlanır ama yorulur. İşte Nesîbe (Radıyallahu Anha) kalp yorgunluğundan Allah Teâlâ’ya sığındı. Akabe’den döndüğünde sevgisinin hakkını vermek için yapacağı ilk iş, bir anne olarak evini Dar’ul-Erkam’a çevirmek olmuştu. Evinin muallimesi olmuş ve kendi gibi iman sevgisiyle atacak kalpler yetiştirmeye başlamıştı. Hem oğullarının hem de kardeşlerinin bu uğurda feda olacak mücahitler olarak yetişmesindeki emeği göğüslemişti.
UHUD MEYDANINDA BİR MÜCAHİDE
Uhud günü Nesîbe (Radıyallahu Anha) cihat meydanına mücahitler gönderiyordu, tıpkı Bedir’de yaptığı gibi. Kocası ve oğlu Abdullah’a şöyle söylüyordu: “Bakın Mekke büyük bir ordu ile ve büyük bir intikam ateşiyle gelmiş, ne olur Peygamberimiz’e (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir şey olmasın, siz yaşarken ona bir şey olmasın.” Bu hangi imanın, nasıl bir sevginin tesiriydi ki en değerlilerini feda ediyordu.
Uhud meydanında ortalık yangın yerine döndüğünde Nesîbe (Radıyallahu Anha) oradaydı. Müşrikler “Muhammed öldü.” nidaları atarken Nesîbe (Radıyallahu Anha) oradaydı. İman şerbetini elinden içtiği Mus’ab (Radıyallahu Anh) devrilirken Nesîbe (Radıyallahu Anha) oradaydı. Mus’ab’ın (Radıyallahu Anh) şehadeti Nesîbe’nin (Radıyallahu Anha) yüreğini dağlamıştı ama zaman feryat edip ağıt yakma zamanı değildi. Bir hışımla koştu ve Mus’ab’ın (Radıyallahu Anh) elinden düşen kılıcı aldı, bu kılıç İslâm’ındı ve yerde kalamazdı.
O hengâmede kimse yoksa Nesîbe (Radıyallahu Anha) vardı. Yaralı oğluna “Hadi oğlum! Zaman durma zamanı değil git ve Resulullah’ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) önünde çarpış.” diyen Nesîbe vardı (İbn Sa’d, Tabakât, X, 420, 42). Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) önünde kendini siper eden Nesîbe vardı öyle ki Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle demişti: “Vallahi Uhud günü nereye baktıysam Nesîbe’yi orada gördüm. Sağımda, solumda, önümde, arkamda, her tarafta o vardı.” (İbn Hacer, el-İsâbe, IV, 2468)
İşte onun mücahideliği ne zaman nerede gerekiyorsa oradaydı. Yıllar sonra torunları ona Uhud’u sorduğunda aldığı yaraların izini göstererek “İşte Uhud burada, benim boynumda!” demişti. (İbn Sa’d, Tabakât, X, 420) O gün orada sadece kılıcıyla değil yüreğindeki aşkı ile kabul olunmuş duası ile durmuştu.
EN GÜZEL MÜJDE
Uhud meydanındaki destansı duruşundan sonra Nesîbe (Radıyallahu Anha) Allah Resulüne (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) “Ya Resulallah! Allah’a dua et de cennette seninle komşu olayım.” diye talep ettiğinde Allah Resulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ellerini kaldırmış ve “Ya Rabbi! Sen bunları bana cennette komşu ve arkadaş eyle!” diye dua etmişti. İşte buydu en güzel müjde! Uğruna ömür harcanacak, her şey feda edilecek bir müjdeydi bu.
O bu dünyadan istediğini almıştı ama durmamıştı. Ömrünün sonuna kadar takati yettiğince annelik ve mücahidelik yapmaya devam etmişti. Hudeybiye’de ve Rıdvan Biatı’nda Nesîbe (Radıyallahu Anha) oradaydı. Huneyn’de Müslümanlar dağılırken onları cihada çağıran Nesîbe (Radıyallahu Anha) oradaydı. Yemame gününde oğlu Habib’i öldüren yalancı Müseyleme’ye karşı Nesîbe (Radıyallahu Anha) oradaydı.
İşte Nesîbe (Radıyallahu Anha) böyle yaşadı. Bir muallimin ona öğrettiği şehadetle kalbine ektiği iman heyecanı ve Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sevgisiyle yormadan, yorulmadan yaşadı. Bizim Nesîbeliğimiz de kalbimize ektiğimiz sevgilerde başlayacak. Bugüne kadar ektiğimiz, suladığımız, yeşerttiğimiz o yanlış sevgileri söküp atmalıyız, tıpkı 50 yaşında iman ettiği halde kalbini saf bir şekilde İslam’a açan Nesîbe (Radıyallahu Anha) gibi. Yeni sevgiler ekeceğiz ve yeşerteceğiz biiznillah.
