Duyunca çok sıkıcı geliyor değil mi kulağımıza “rutin” kelimesi. Ne kadar sıradan ne kadar itici bir kelime… Asla yaşamak istemeyeceğimiz, hayallerimizde olmayan bir yaşam tarzını hatırlatıyor bize. Oysa rutin nimettir, berekettir.
SÜREKLİ AYNI ŞEYLERİ YAPMAKTAN SIKILDIK MI?
Sabah gün doğmadan uyan, namazını kıl, kahvaltı yap, okula git, ders çalış derken işte öğle namazı vakti. Tekrar namaz kıl, işlerine bıraktığın yerden devam et, karnını doyur ve akşam namazı vakti. Artık evlere çekilme zamanı geldi. Aileyle vakit geçir, yatsı namazını kıl ve yatış.
Okuyunca bile sıkıldınız değil mi? İnsanın, nerede aksiyon, nerede o sosyal mecralarda gösterilen şaşalı yaşantı diyesi geliyor. Bu rutin, ufak farklılıklarla birçoğumuzun yaşantısıyla benzerlik gösterdiği üzere bir öğrenci olarak benim yaşantımın da küçük bir kısmı.
Haklı olabilirsiniz, hepimiz bize nimet olarak bahşedilen sıradan hayatlarımızdan zaman zaman sıkılır, yeni gündemlerimiz ve yeni meşguliyetlerimiz olsun isteriz. Bu istek belli bir noktaya kadar tabii karşılanabilir fakat nimetten şikâyet edilir hâle gelindiğinde Rabbimiz bu rutinleri hiç istemeyeceğimiz şekilde değiştirebilir. Örneğin Allah korusun bir kaza ile yürüyemez hâle gelebilir ve günde beş vakit rutin olarak kıldığımız namazların rükû ve secdesinden mahrum olabiliriz. Bunun gibi birçok örnek sayılabilir.
Biz her ne kadar arada sırada bu yaşantıdan sıkılsak da her sabah uyandığımızda kendimizi güvende hissedebileceğimiz ve içinde Allah’a ibadet edebileceğimiz bir evimizin olması, etrafımızda huzur bulduğumuz insanların bulunması, ülkemizde güven içinde yaşıyor olmamız kısacası bir hayat rutinimizin olması şükrü eda edilemeyecek büyük nimetlerdendir.
GÜNÜK İŞLER NEYSE DE İBADETLERDE RUTİN NEDEN?
Diğer insanlardan farklı olarak Müslümanların bir düzen içinde yapmak zorunda olduğu belli ibadetleri vardır. Öyle ki Allah Teâlâ Müslümanlara her senede bir ay oruç tutmak, her gün beş kere namaz kılmak gibi rutine dönüşen bazı ibadetleri farz kılmıştır. Rabbimizin bizim ibadetlerimizin hiçbirine ihtiyacı olmadığından bazı farz ibadetlerin rutin olmasının hikmetinin Müslümanlar tarafından sorgulanması imkân dâhilindedir.
Bu noktada neden her gün beş vakit namaz kılmak gibi bir külfetin altına giriyoruz sorusu gelir akıllarımıza. Elbette hakiki hikmetini bilen Allah Teâlâ’dır ancak bazı araştırmalar, rutinler ve ibadetlerin insan psikolojisine oldukça iyi geldiğini, maneviyatı güçlendirdiğini, kişileri diğer insanlara nispetle plansız yaşamın getirdiği psikolojik bunalımlardan uzak tuttuğunu kanıtlar niteliktedir. (Kaya ve Küçük, “İbadetler ile Hayatın Anlamı ve Psikolojik İyi Olma Arasındaki İlişkinin İncelenmesi”) O hâlde anlaşılıyor ki bu ibadetlere Rabbimizin değil bilakis bizim şiddetle ihtiyacımız vardır.
İbadetlerde rutinin en bariz örneği namazı ele alacak olursak “Kalpler ancak Allah’ı zikretmekle huzur bulur.” (Ra’d Suresi 26) ayet-i kerimesinin de işaret ettiği üzere kalp huzuru Allah’ın anılmasına bağlıdır. Ki nisyan ile malul olan insanın hatırlayabilmesinin yegâne yolu bir ibadet rutinine sahip olmaktır. Zira belirli periyotlarla gerçekleştirilmeyen her şey unutulmaya yüz tutar. Bu nedenle Cenâb-ı Hakk ibadetleri periyodik kılarak sanki insanların bunu devamlı surette yapıp alışkanlık hâline getirmelerini istemiştir. Çünkü alışkanlık hâline gelmeyen davranışlar kazanıma dönüşmez ve dolayısıyla tesiri de az olur.
Başta namaz olmak üzere ibadetlerin kahir ekseriyetinin periyodik olmasındaki hikmetlerden birinin de bu olduğunu söylemek mümkündür. Burada namazın Allah’ın anılması ayetiyle açıklanması periyodik olarak günde beş vakit kıldığımız namazın Allah’ı anmanın en üst formu olmasıyla alakalıdır. Zira üstümüze periyodik olarak farz olan başka bir anma bulunmamaktadır. Öte yandan namaz kendisinden Allah’ın anılması çıkarıldığında basit egzersiz hareketleri olmaktan öte bir şey olmayacaktır. Allah’ın zikredilmesi kuşkusuz mühimdir ancak bunun en güzel şeklini Peygamber Efendimizin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) örnekliğinde öğrendiğimiz namaz ile ifa edebilmekteyiz.
Namazı hayatlarına nakış gibi işleyen insanlara baktığımızda onların hayatlarını beş vakit ekseninde yaşadıklarını görürüz. Nitekim mekanik saatlerin hayatlarımızda bu kadar yaygın kullanılmadığı zamanlarda insanların buluşmalarını, randevularını namaz vakitlerine endeksli düzenlediklerini görürüz. Böyle bir yaşantıya sahip olan kişi hiç kuşkusuz daha planlı ve üretken olacaktır. Öyle ki günün yirmi dört saatini namaz vakitleri arasında yaşayan bir insanın plansız yaşamak için kendisini zorlaması gerekeceği açıktır. Hâl böyle olunca kısa bir tefekkürle ibadetlerin hayatlarımızın planlayıcısı olduklarını anlayabilir ve onlara olan ihtiyacımızın şiddetini idrak edebiliriz.