Cuma, Eylül 12, 2025

Birlik Mutabakatı: Ümmetçilik

Nezaket Rümeysa Kösem

Paylaş

Tarihsel sürecin içinde devletler çeşitli fikirleri misyon olarak üstlenmiş ve dış politikada adımlarını bu misyona göre atmışlardır. Osmanlı-Türk tarihi içinde birçok farklı fikir akımı toplum nezdinde yer edinmiş olsa da devlet nezdinde en uzun soluklu fikir, Ümmetçilik’tir. İslâm’a göre ümmet bilincini oluşturmanın temel koşulu, insanın birtakım hissi ve ferdi ihtiyaçlarından uzaklaşarak Yüce Allah’ın birliğinde müminlerin birlik ve bütünlük içerisinde görme anlayışına sahip olmak ve dolayısıyla tüm müminlerle birliktelik oluşturmaktır. Tarihçilerin hemfikir olduğu asıl konu ise, Osmanlı Devleti’nin özellikle son zamanlarında benimsediği bu Ümmetçilik fikrinin, dağılmak üzere olan devletin ömrünü otuz üç yıl uzattığı hakikatidir. Devletin bu zorlu döneminde tahtta bulunan 2. Abdülhamid Han, bir taraftan Batı’da meydana gelen bilimsel gelişmeleri takip ederek Osmanlı ülkesine getirmek için çaba sarf etmiş, diğer taraftan İslam Halifesi sıfatı ve ümmetçi duruşu ile tüm Müslümanlara ve onların yaşadığı topraklara büyük önem vermiştir. Sultan Abdülhamid’in iktidarı boyunca benimsediği Ümmetçilik fikrinin en çok mücadelesinin verildiği konu, hiç şüphesiz ki Filistin meselesi olmuştur. İşte bu yazımızda ümmetçi duruşu ve Müslüman bir devletin Siyonizm mücadelesini inceleyeceğiz.

KUDÜS’ÜN MESELE OLUŞU

İslam âlemi, bugünkü varlığının büyük bir bölümünü saltanatı boyunca izlediği onurlu duruşu ile Sultan Abdülhamid’e borçludur. Abdülhamid Han kendisine karşı yapılan tüm komplolara rağmen ümmeti ve milleti bir arada tutan, Batı’dan gelen baskılara boyun eğmeyerek dik duruş sergileyen bir imparatordu. Abdülhamid Han’ın Kudüs ve Filistin toprakları konusundaki hassasiyeti herkes tarafından bilinmekteydi. İslam dünyasının tamamı ile bağlarını güçlendirmeye çalışarak bunu siyasi bir politika haline getiren Sultan Abdülhamid, Almanya’dan aldığı destek ile Şam’dan Mekke’ye uzanan Hicaz Demir Yolu’nu inşa ettirdi. Bu demir yolu sayesinde Müslüman devletlerin birbirleri ile iletişimi büyük oranla kolaylaşacaktı. Hicaz demir yolları kadar çok bilinmese de Osmanlı Devleti Kudüs’te de bir demir yolu ağı kurmuştur. Kutsal şehir Filistin’in orta ve güney bölgelerindeki Ramallah, Beytüllahim, el-Halil ve Eriha gibi şehirler birbirine bağlanarak Kenan ilinde iletişim açısından bir bütünlük sağlanmıştır.

Sultan Abdülhamid’in saltanatı döneminde uğraştığı en büyük sorunlardan birisi, Siyonizm destekli Yahudi göçleri olmuştur. Osmanlı Devleti’nin maddi olarak zorlandığı bir süreçte Yahudi zenginler Filistin’e yerleşme çabalarına izin verilmesi için sultandan para karşılığında Filistin topraklarını istemişlerdir. Osmanlı hükümdarının karşısına çıkacak cesareti gösteren Yahudi heyete kızan Abdülhamid Han, heyeti huzurundan kovmuştur. İstekleri reddedilen Yahudiler bu olaydan sonra Abdülhamid karşıtı propagandalar ile hükümdarı olduğu diğer ülkelerde padişahı itibarsızlaştırmaya çalışmışlardır. Bu itibarsızlaştırma sonucunda da Yahudiler istedikleri “Arz-ı Mev’ûd”a doğru bir adım atarken, Osmanlı Devleti “Arz-ı Filistin” bölgesini kaybedecekti.

ÜMMETÇİ BİR DURUŞ

İngiltere 19. yüzyılın başlarında, Ortadoğu’nun zenginliklerinden faydalanmak, dünya hâkimiyetini devam ettirebilmek için İslâm ülkelerini bölmek istiyordu. Müslüman coğrafyanın merkezi olarak gösterilen ve bereketli topraklar olarak isimlendirilen Filistin’de bir Yahudi devleti kurulmasını İngiltere öngördü. Bunun için İngiltere, dünya Yahudilerini bir bayrak altında toplama fikrini ortaya attı. 1837 tarihinde bastırdığı bir kitapla, Filistin’in ziraata elverişli olduğunu ve Yahudilerin Filistin’e göçünü teşvik etti. 1897’de Dünya Siyonist Teşkilâtı kuruldu. 1897’ye kadar Yahudilerin, Filistin’de toplanması ve Yahudi devleti kurulması bir fikir iken, 1897’de hedef oldu.

Sultan Abdülhamid, saltanatının ilk yıllarında Filistin’e yerleşmek ve ileride o bölgede bir devlet kurmak isteyen Yahudilerin göçünü engellemek amacıyla iradeler ve fermanlar yayınlayarak tedbirler almıştır. Saltanatının ikinci evresinde ise Siyonistlerin Filistin’e toplu göçleri karşılığında Osmanlı borçlarının ödenmesi, başlanılan Hicaz demir yollarının tamamlanması ve Yahudi zenginlerin Osmanlı için dost olması gibi bir takım vaatlerine karşı çıkmıştır. Sultan Abdülhamid “Yahudilerin Filistin’e yerleşmesini kabul etmek dindaşlarımızın ölüm fermanını imzalamaktır.” diyerek sanki olacakları önceden görmüştür. Sultan Abdülhamid, Kudüs ve çevresine çok önem vermiş, o bölgede yabancılara toprak satışını engellemiştir. Bu amaçla Sultan Abdülhamid’i tahttan indiren İttihat ve Terakki mensupları devlet idaresindeki hassasiyeti kavrayamamışlar ve Filistin’e Yahudi göçünü serbest bırakmışlardır. Bu dönemde devletin benimsediği fikir, Ümmetçilik fikrinden uzak, ırk temelli Türkçülük akımı olmuştur. Osmanlı Devleti’nin en zor döneminde maddi olarak Osmanlı’yı kalkındıracak tekliflerde bulunan Siyonist heyeti huzurundan kovan ve her ne pahasına olursa olsun Filistin’den toprak sattırmayan, Siyonistler karşısında dik bir duruş sergileyen Sultan Abdülhamid Han, bugün bile Filistin halkı için büyük ve önemli bir yere sahiptir.

İlginizi Çekebilir

İlginizi Çekebilir