Pazar, Ekim 6, 2024

Sevgilerin En Güzeli

Rabia Küpoğlu

Paylaş

Dünya hayatımız boyunca çok sayıda an yaşar, çok sayıda duygu hissederiz. Duygularımızın en yoğunlarından birisi de ailemize, arkadaşlarımıza, hocalarımıza hatta çok sık kullandığımız bir eşyaya ve daha sayamadığımız binlerce varlığa karşı hissettiğimiz sevgidir. Sevgi çeşitlerini belli noktalarda ayırabilir hatta seviyelerine göre gruplaştırabiliriz. Ama bugün sevgilerin en güzeline değinmek istiyorum; Rabbimiz’in Peygamberimiz’i (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sevmesine…

Arapça’da sevgi anlamına gelen “hub” sözcüğünün türetilmiş en güzel ve en özel hâllerinden birisi, Allah’ın Sevgilisi Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) için kullanılan “Habibullah” sözcüğüdür. “Allah’ın sevgilisi” olmak bir tek O’na (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yaraşır bir ifadedir. Öyle ki bu ifadenin yanında diğer tüm sevgi sözcükleri anlamsız kalır.

Rabbimiz’in Peygamberimiz’e (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) olan sevgisi, sevgilerin en güzelidir. Bu sevgi insanın insanı sevmesinden hatta insanın Rabbini sevmesinden çok farklıdır. Bu sevgiyi başka bir şeyle kıyaslamamız pek mümkün değildir. Öyle ki Rabbimiz tarafından seviliyor olmak paha biçilmez bir müjdedir.

EN GÜZEL ÖRNEK

Allah Teâlâ’nın Peygamberimiz’i (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bizlere örnek bir şahsiyet olarak göstermesi sevgisini ifade etme biçimlerinden birisidir. Kur’an-ı Kerim’de; “Sizin için Allah’ın elçisinde alınması gereken güzel bir örnek vardır.” (Ahzab Suresi, 21) ayeti ile bu seçkin insan, bütün insanlara rehber olarak gösterilmiştir.

Kur’an-ı Kerim’de Al-i İmran Suresi 31. ayete baktığımızda ise Rabbimiz’e ulaşma yolumuzun Peygamberimiz’e (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ittiba etmekten geçtiğini ve bu davranışımızın arkasında imanî bir temelin saklı olduğunu fark ediyoruz. De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” ayetiyle Rabbimiz Peygamberimiz’i (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) âdeta imanımıza bir yol gösterici kılmıştır.

İbn Abbas’ın (Radıyallahu Anh) rivayetine göre şöyle bir hadise yaşanmıştır: Bazı kişiler Peygamber Efendimiz’i beklemek üzere oturmuşlardı. Peygamber Efendimiz ise onlara doğru yaklaşınca onların konuştuklarını duymuştu. Bu kişilerden bazıları şöyle konuşuyordu: “Şaşılacak şey doğrusu, Allah yarattıklarından birini dost edinmiş, İbrahim’i (Aleyhisselam) dost edinmiş. Diğer bir kısmı ise Musa’nın (Aleyhisselam) Allah’la konuşması daha hayret verici bir şeydir. Allah onunla apaçık konuşmuştur. Diğer bir kısmı ise, İsa (Aleyhisselam) Allah’ın kelimesi ve ruhudur. Diğer bir kısmı da Âdem (Aleyhisselam) babasız şekilde yaratılmış, seçkin insandır.” Bunu duyan Peygamber Efendimiz ise onların yanına gelerek selam verdikten sonra şöyle buyurmuşlardır: “Konuşmalarınızı ve hayret ettiğiniz şeyleri dinledim. İbrahim, Allah’ın dostu olup o bir gerçektir. Musa’da Allah’ın konuştuğu seçkin bir kimsedir, bu da doğrudur. İsa’da Allah’ın ruhu ve kelimesidir. Bu da bir gerçektir. Âdem’i Allah seçmiştir. Bu da bir gerçektir. Dikkat ediniz “Allah’ın sevgilisi” benim, övünme yok. Kıyamet günü hamd sancağını taşıyacak olan benim, övünmek yok. Kıyamet gününde ilk şefaat edecek olan benim, şefaati kabul edilecek olan da benim. Fakat övünme yok. Cennetin kapılarının halkalarını ilk hareket ettirecek olan benim. Allah bana cennet kapısını açacak beraberinde olan müminleri ve fakirleri cennete sokacaktır, fakat övünme yok. Ben geçmişlerin ve geçeceklerin en değerlisiyim, fakat övünme yok.” (Tirmizi, “Menakıb”, 1)

Hadis-i Şerif’e baktığımızda Efendimiz’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Rabbimiz’in sevgisini her noktada hissettiği, Rabbimiz’in de onu ilklerden olarak seçmesinin ne kadar özel olduğu anlaşılmaktadır.

EN GÜZEL YAŞAM

O’nun (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Rabbimiz’in sevgisine mazhar olma makamına gelmesinin en büyük vesilesi O’nun (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hayatıydı. Nitekim O (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), yaşayışların en güzeline sahipti. Kâfirin bile emanetine sahip çıkar, birinin hüznüne vesile olmak istemez, davranışlarına ve duruşuna dikkat eder, hayatının tam orta noktasına Rabbimiz’in rızasını koyardı.

Ebu Hureyre’den (Radıyallahu Anh) rivayet olunduğuna göre o şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Ben, kıyamet günü Ademoğlunun efendisiyim. Kabri ilk açılacak (haşrolunmak için kabrinden ilk çıkacak) ben olacağım. İlk şefaat edecek ve şefaati ilk kabul edilecek de ben olacağım.” (Müslim, 4223) İmam Nevevî Sahih-i Müslim Şerhi’nde şöyle demiştir: “Bu hadis, Peygamber’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bütün yaratılmışların en faziletlisi olduğuna bir delildir. Âdemoğlu meleklerden daha faziletlidir. Âdemoğlunun ve diğerlerinin (cinlerin) de en faziletlisi, Muhammed’dir (Sallallahu Aleyhi ve Sellem).”

Rabbimiz’in Efendimiz’i (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) son peygamber olarak seçmesi, O’na (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) mübarek Kur’an-ı Kerim’imizi indirmiş olması, ilk kabirden çıkarılacak ve ilk cennete girecek kişi olarak belirlemesi, O’nu (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) cennetle müjdelemesi bu sevginin en özel biçimlerinden birisidir.

O (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hayatının ana noktasını Rabbimiz ve O’nun (Celle Celâluh) rızası yapmıştı; Rabbimiz de buna karşılık o mübarek sevgisiyle Peygamberimiz’i (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) nasiplendirdi.

İlginizi Çekebilir

İlginizi Çekebilir